Page 61 - kalkinma
P. 61
çamaşırını, bulaşığını yıkayabilen erkek çocukları iler ki hayatında eşine yardımcı erkekler olurla ki bu da bir nebze kadın olmamın
zorluklarını hafifletebilir.
Çalışma hayatında kadın-erkek eşitliliği Anayasa ve kanunlarla sağlanmaya çalışılmışsa da uygulama tamamen farklıdır. Mesela işe
alımlarında erkeğin evli olup olmaması ya da evlenecek olup olmaması sorun değilken, kadınlarda evli olması ya da evlenecek olması
işveren tarafından sorun teşkil edebilmektedir. Yine işyerlerinde küçülmeye gidildiğinde ilk işten çıkartılanlar kadınlar olmaktadır. ‹ş
alımlarında çoğunlukla erkeklerin tercih edildiği bir gerçektir.
Çalışan kadının doğum iznine ayrılması ya da çocuğuna daha iyi bakabilmek için ücretsiz izin kullanması, kadının kariyerinde belki
de telafisi imkansız bir takım olumsuzluklar ortaya çıkartabilmektedir. Yine ücretsiz izne ayrılan kadının, tekrar çalışma hayatına geri
dönmesi çevre baskısı, aile baskısı ve kadının annelik duygularının şiddeti ile çok zor olabilmektedir.
Kadınlara sosyal devlet gereği iş hayatının kolaylaştırılması adına verilen bir takım haklar ne yazık ki kadının iş hayatında tercih
edilmesini ya da iş hayatında devamlılığını olumsuz da etkileyebilmektedir. Kadına verilen süt izni, doğum izni, ağır işte çalıştırmama
zorunluluğu gibi durumlar bazen işverenlerce kadınların istihdam edilmelerini olumsuz etkilemektedir. ‹şveren, iş yerinde sorun
yaşamak istemediğinden, iş sürekliliğinin kesintiye uğramadığı işçilerle çalışmak istediğinden çoğunlukla erkek işçiler çalıştırmak
istemektedir.
Kadınların çalışma hayatında erkek tacizine maruz kalmaları da zaman zaman çalışma hayatlarında olmalarını olumsuz etkilemektedir.
‹ş hayatında bir erkeğin, bir kadın tarafından cinsel, psikolojik tacizine şahit olmazken; bir kadının çalıştığı iş yerinde mesai arkadaşı
ya da işvereni bir erkek tarafından her türlü tacize maruz kaldığına ne yazık ki çoğunluklu şahit oluruz. Bu da kadının iş hayatında
olmasını, kalmasını zorlaştıran olumsuz durumdur. Kanun koyucunun bu konuda ki cezalarının belki de yeterince caydırıcı olmaması,
toplumların eğitim seviyesinin durumu, kadının utancından ya da suçlu addedilmemek adına sessiz kalması, kadınların erkek tacizine
uğramasını sonlandırmamaktadır.
Eğitim ile her sorunun çözümlenebileceği mümkün olduğundan; kadın- erkek arasında ki cinsel ayrımcılığın da yine eğitim ile
çözülebileceği ortadadır. Aile içinde çocuklar arasında cinsel ayrımcılığın ortadan kaldırılması durumunda toplumların bu kanayan
yarasına belki de çare bulunabilir. Aile içinde sorumluluklarını erkek-kız çocukları arasında istisnai durumlar hariç eşit paylaştırıldığında;
kocanın, eşi olan karısına ev içinde yardımcı olduğu ve sorumlulukları paylaştığında; kanun koyucunun amaçladığı şey de iş hayatında
kadının yer aldığı durumda dünya daha mutlu insanlarla olabilir bir hale gelecektir.
50