Page 60 - kalkinma
P. 60
devam ettirilmektedir.
1475 sayılı ‹ş Kanunu›nun 14. maddesinin (e) bendinde;
«Kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi rızası ile iş sözleşmesini sona erdirmesi durumunda» kıdem tazminatına
hak kazanacak hükme bağlanmıştır.
Analık Geçici ‹ş Göremezlik Ödeneği
5510 Sayılı Kanun›un 18. maddesine göre sigortalı kadının analığı halinde, Kadın sigortalıların doğumdan önceki bir yıl içinde en az
doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şartı ile, doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürede, çoğul gebelik
halinde ise doğumdan önceki sekiz haftalık süreye iki haftalık süre ilave edilerek çalışmadığı her gün için analık geçici iş göremezlik
ödeneği verilir.
Emzirme Ödeneği
5510 Saplı Kanunun 16. maddesine göre kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadına ya da gelir veya aylık alan erkeğin
sigortalı olmayan eşine, her çocuk için yaşaması şartıyla doğum tarihinde geçerli olan ve SOK Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan
tarafından onaylanan tarife ile belirlenen emzirme ödeneği verilmektedir. 2018 yılı için belirlenen emzirme ödeneği 148 TL›dir.
Doğum Borçlanması
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun›un 41. maddesine göre sigortalı çalışanların ücretsiz doğum ya da
analık izni süreleri ile sigortalı kadının, üç defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla
borçlanılacak sürelerde uzun vadeli sigorta kolları açısından sigortalı sayılmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarıyla talepte bulunulan
süreleri borçlanması mümkündür. Kadınların çalışma hayatındaki öneminin «nihayet» fark edildiği ülkemizde, kadın istihdamının
arttırılmasına yönelik politikalar üretilmeye başlanmıştır. Özellikle Kanun koyucunun kadını çalışma hayatının içerisinde tutmaya
çalışarak bir taraftan nüfus politikalarını kontrol altında tutmaya çalışmış diğer taraftan kadın çalışanlara yönelik pozitif uygulamalara
yönelmiştir.
Kadın istihdamının arttırılmasına yönelik politikalar geliştirilmesine rağmen Türkiye›de kadın istihdamı, Avrupa Birliği ülkeleri ile
karşılaştırıldığında, oldukça düşük bir orana sahiptir.
Kadınların çalışma hayatındaki yerinin ve öneminin giderek artmasının yanında, kayıt dışı istihdamda bir çok kadının mevcut olduğu
da gözden kaçırılmamalıdır. Özellikle işverenlerin, kadınların çalışması açısından bir takım destek teşviklerle yönlendirilmesi hem
kadın çalışanların kayıt altına alınmasını hem de kadının iş gücü piyasasında etkin rol alabilmesini sağlayacaktır.
Kadınların çalışma ve sosyal alanda bir takım pozitif ayrıcalıklı haklara sahip olması her ne kadar çalışan kadınlar açısından geçmişe
nazaran büyük bir ilerleme olarak görülmesinin yanında bu ayrıcalıklarını bazen de kadınların çalışma hayatından uzaklaştırılabileceğiniz
de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Macro ekonomik politikalar ışığında kadının işgücü piyasasındaki rolünün arttırılmasını
sağlamak isterken işçi-işveren dengesini ve sosyal adalet dengesini korumak da Devletin görevlerinden birisi olmalıdır. Kamu
oyunda bazı yasal düzenleme ve uygulamalar istihdam edilen kadınları çalışmaktan caydırıcı nitelikte olduğu görüşü de dikkate
alınarak, sosyal adalet dengesini bozmadan ve işverenleri kadın çalışan tercihinden uzaklaştırılmadan üretilecek politikalar hem iş
gücü piyasasında kadının hak ettiği yere gelmesini sağlayacak hem de bireysel ekonomik güç olması ile Ülkemiz sosyal hayatında
olumlu yönde etkiler bırakacaktır.
Çalışma hayatında kadın olmak başlı başına zordur. Ataerkil olan toplumumuzda kadının çalışması evde ki rolünü çok fazla
etkilememektedir. Yani kadın iş yerinden evine geldikten sonra, evinin kadını, çocuklarının annesidir. Kadının mevkii, makamı,
pozisyonu evdeki rolünde pek etkili değildir. Eve geldiğinde o bir anne ve eştir. Ailenin diğer bireyleri rollerinin gereğini kadından
beklerler. Hal böyle olunca da kadının mesaisi evde de devam eder.
Gelişen teknoloji ile birlikte çalışan kadının evde ki mesaisi geçmişe nazaran daha da kolaylaşsa da, ana hatları ile görevler aynıdır.
Sosyal hayatta ki bir takım değişiklikler, kadın-erkek arasındaki ilişkiler, erkeklerin ev hayatındaki rollerinin eskiye nazaran değişiklik
göstermesi, evde eşine yardımcı olması, paylaşımcı olması çalışan kadını bir nebze de olsa rahatlatmaktadır.
Ev hanımlığı en ağır işçilik sayılırken, çalışan kadın hem dışarda eşi, kocası gibi para kazanan ve hem de evde ev hanımları gibi çalışan
bir kişidir. Bu nedenle sosyal devlet politikalarında özellikle çalışan kadının iş yükünün azaltılması için düzenlemeler yapılmaktadır.
Yukarıda bahsettiğimiz süt izni, ücretsiz izin hakkı, doğum izni gibi durumlar bu politikaların sonucudur.
Kırsal kesimde çalışan kadınların durumları, daha gelişmiş bölgelere göre biraz daha zor olmakla birlikte, avantajlı olduğu durumlar
da vardır. Küçük yerlerde çalışan kadının kreşe gitmeyen küçük çocuğuna güvenilir bakıcı bulması, büyük şehirlere göre daha
kolaydır. Yine küçük yerlerde çocuğun takibi, arkadaşlarının takibi, okulunun takibi çok daha kolay ve hızlıdır. Bunlar avantaj olmakla
birlikte; çocuğun eğitimi ve geliştirilmesinde küçük yerler de sınırlı imkanlara sahip olunması da dezavantaj olabilmektedir.
‹ş hayatında kadın ve erkek arasında ki çekişme, kadınların başarılı olmak için iş hayatında daha fazla mücadele etmek zorunda
kalması ve bunların yanında kadınların evdeki rol ve görevleri kadınları daha çabuk yıpratmaktadır. Kadınlara kağıt üzerinde
erkeklerle aynı siyasal, sosyal haklar verilmiş olsa da, kadınlar bir çok hakkına kavuşmak için erkeklerin dünyasında, erkeklerin onayı
ile bazı haklarını elde edebilmektedirler ne yazık ki. Mesela siyasette kadınlar erkeklerin onayına muhtaçlar. Şöyle ki, siyasi partilerde
kadınların teşkilatlarda görev almalarında «kota» belirlenmiş, kadınların belirli bir miktarın altına düşmemeleri, belirli sayılarda görev
almaları, erkeklerce belirlenmiştir. Yine milletvekili olarak da mecliste belirli sayılarda olmaları amaçlanmıştır. Hatta kadın adayların
sayılarının bir önce ki döneme göre artması siyasi partilere neredeyse övünç sebebi olmuştur. Seçmenin neredeyse 51%›nin kadın
olduğu toplumumuzda, temsil noktasında çok aşağılarda olunması, bunun için de erkeklerin onayına muhtaç olunması kabul edilebilir
değildir.
Kadın olmak gerek dünyada ve gerekse ülkemizde zor olmakla birlikte, eğitim seviyesinin artması ile birlikte eski dönemlere nazaran
daha da iyiye doğru gitmektedir. Eğitim aile içinde başlamakla birlikte, özellikle aile içinde kız ve erkek çocukların rollerinin eşit
olması sağlandığında, ilerisi için toplumda, kendisine yeten erkekler ve kadınlar olacaktır. Evde erkek çocuğuna «sen yapma, ablan
yapsın», «kız kardeşin yapsın»; ya da kız çocuğuna «sen bilemezsin, abin bilir» şeklinde ataerkil yapının uzantısı şeklinde ayrımcılık
yapılmadan çocuklar yetiştirilirse, iler ki hayatında da eşitliği düstur edinen toplumlar oluşabilir. Kendi yemeğini, ütüsünü yapabilen,
49