Page 33 - kalkinma
P. 33

Kadınlar hem dünyada ve hem de Türkiye’de nüfusun yaklaşık yarısını oluşturmalarına rağmen, ekonomik faaliyetlerde aynı oranda
        temsil  olanağı  bulamamışlardır.  Bu  durum  yaşadıkları  toplumun,  kadının  üstlenmesi  gereken  rollere  dair  çizdikleri  çerçeveden
        kaynaklanmaktadır. Bunun yanında toplumda ve ekonomik yaşamda iş tanımlarının ve çalışma koşullarının erkek temelli olarak
        belirlenmiş olması, kadının iş dünyasında ikinci plana itilmesi sonucunu da beraberinde getirmiştir. Bu da işgücü piyasasında olmakla
        beraber kadınların kayıt dışı sektörlerde, güvencesiz işlerde çalışmaları sonucunu doğurmuştur. Toplumumuzda bugün dahi kadınlar;
        çalışma yaşamı, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, siyaset ve sivil toplum örgütleri gibi genel olarak toplumsal yaşama katılım sağlayan
        diğer alanlarda dışlanmış durumdadır.
        Kadının çalışma hayatı içinde olabilmesi, toplumsal yaşamın diğer alanlarında varlık gösterebilmesinin en temel koşuludur. Empoze
        edilmeye çalışılan anlayışa göre kadının en temel ve birincil görevi annelik ve çocuk bakımıdır. Bunun yanında ev işleri, yaşlı bakımı gibi
        görevlerin aksamaması için, kadından iş yaşamını ikinci plana atması beklenilmektedir. Günümüzde, kız çocuklarının büyük çoğunluğu
        erken yaşta evliliğe itilmekte, devamında çocuk sahibi olmakta ve bu nedenle eğitim olanaklarından yoksun kalmaktadırlar. Nitelikli
        eğitim alma imkanı bulamayan kadınların iş hayatına atılma gibi bir imkanları söz konusu dahi olamamaktadır. Bu şekilde çalışma
        yaşamından uzak kalan kadınlar aynı zamanda toplumsal yaşamın diğer alanlarından uzak kalmakta, onun toplumla bütünleşmesini
        sağlayan sosyal, ekonomik, politik ve kültürel kurum ve sistemlerin de dışında itilmektedir.
        Kadının çalışma yaşamında dışlanması, işgücüne katılamama veya işgücü piyasasını terk etme, işgücü piyasasında ayrımcılığa maruz
        kalma biçimlerinde kendini göstermektedir. Dünyada kadınlar arasındaki işsizlik oranı erkeklerle kıyasla giderek yükselmektedir.
        Kadın işsizlerin sayısı dünya genelinde 2007 yılında 70.2 milyondan, 81.6 milyona yükselmiştir. Kadınlarda işsizlik oranı 6,4% iken
        erkeklerde 5,7%’dir. ‹ş bulamadıkları için kadınlar çoğunlukla düşük verimliliğe sahip sektörlerde, ekonomik riskler taşıyan ve sosyal
        korumadan yoksun işlerde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Aynı zamanda bu tür işlerde çalışan kadınlar erkeklerden daha az ücret
        almaktadırlar. ‹stihdamda yer alan kadınların % 66’sı herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışmaktadırlar.
        Çalışan Kadınlara ‹lişkin Uluslararası Düzenlemeler:

        Kadınlara ilişkin Uluslar arası Düzenlemeler; ‹nsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Çalışma
        Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Eğitim ve Kültür Örgütü (UNESCO), Ekonomik ‹şbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi kuruluşların
        yasaları, birçok ülke tarafından imzalanan sözleşmeler, almış oldukları kararlar, yayınladıkları bildirgeler, Avrupa Birliği (AB) tüzük ve
        yönergeleri ile tavsiye karar ve görüşleri oluşturmaktadır. BM tarafından 1979 yılında kabul edilen ve 03.09.1981 tarihinde yürürlüğe
        giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) , kadınlara, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal alanda
        fırsat ve davranış eşitliği sağlanması konusunda hedefler koyan ve tavsiyelerde bulunan temel bir belgedir. Sözleşme Bölüm 1
        madde 1’de kadınlara karşı ayrımcılık tanımlanmış ve taraf devletlerin kadınlara karşı her türlü ayrımı yasaklayan ve gerekli yerlerde
        yaptırım da içeren yasal ve diğer uygun önlemleri almayı taahhüt ettiği hükme bağlanmıştır. Kadın istihdamını korumaya yönelik
        oluşturulan yasal düzenlemeler içinde birçok ülkenin de ulusal mevzuatına katkıda bulunan ILO sözleşmeleri ve tavsiyeleri ayrı
        bir öneme sahiptir. ILO’nun 1935 tarihli ve 97 üye devletin onayladığı 45 sayılı Sözleşme ile kadınların her türlü yeraltı işlerinde
        çalıştırılmaları yasaklanmıştır. Ayrıca kadınların gece çalışması 1919 tarihli 58 üye devletin onayladığı 4 sayılı, 1934 tarihli ve 11 üye
        devletçe onaylanmış olan 34 sayılı ve 1948 tarihli ve 65 üye devletin

        onayladığı 89 sayılı sözleşmelerle yasaklanmış olup, “gece” sözcüğü aralıksız 11 saatlik bir süre olarak tanımlanmıştır. 1961 yılında
        üye ülkeler, Avrupa Sosyal Şartı’nı onaylayarak sosyal haklara ilişkin yükümlülüklerin detaylı olarak düzenlenmesini öngörmüşlerdir.
        Avrupa Sosyal Şartı, cinsiyetler arasında eşit davranma konusunda daha kapsamlı düzenlemeler içermektedir.
        Türkiye’de Çalışan Kadınlara ‹lişkin Düzenlemeler:

        AY md. 10; “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin
        kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu
        maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
        AY md. 50; “Kimse cinsiyetine uymayan işlerde çalıştırılamaz, kadınlar çalışma koşulları bakımından özel olarak korunurlar
        ‹ş Kanunu md. 5; “‹şveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye iş sözleşmesinin yapılmasında,
        şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı
        işlem yapamaz.

        Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.
        ‹şçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz”.
        Geçmişten  günümüze  kadar  süregelen  kadın  işgücü  sorunları,  toplumsal  bir  sorun  haline  gelmiştir.  Kadın  emeğinin  bu  kadar
        değersizleştirilmesinin altında cinsiyet temelli yaklaşımlar yatmaktadır. Bu yaklaşımları destekleyen yeni liberal politikalar, kadın
        işgücünün işgücü piyasalarındaki niteliğini, statüsünü ve rolünü önemli ölçüde etkilemiştir. Kadının, işgücü piyasalarında ucuz işgücü
        olarak değerlendirilmesi, kadınların erkeklere oranla daha düşük ücrete çalıştırılmaları, uzun dönemli bir güvenceden yoksun olmaları,
        ekonominin durgun olduğu dönemlerde ya da ekonomik krizlerde işverenin işten çıkartabilme potansiyeli en yüksek işgücü grubunu
        oluşturmaları  tüm  toplumlarda  gözlemlenebilen  sorunlardır.  Kadının  çalışma  yaşamından  uzak  kalması,  aynı  zamanda  kadının
        siyasete katılma ve karar süreçlerinde söz sahibi olma imkanını da ortadan kaldırmaktadır.. Kayıt dışı ekonomide kadınların önemli bir
        yer tutması ve kadınların sendikal yapılardan dışlanması sorunu, kadınların sendika yönetimlerinden dışlanma sorununu yaratmakta
        bu da Sendikalı kadınların istek ve beklentilerinin toplu iş sözleşmelerinde yer bulamamalarına neden olmaktadır. Kadınların yoğun
        olduğu iş kollarında dahi sendika temsilciliği ve yöneticiliklerinin erkekler tarafından yürütülmesi bu durumun çok açık bir göstergesi
        olmaktadır.
        Sonuç olarak; kadınların çalışma yaşamından dışlanmaları temelde eğitim ve meslek edinmedeki fırsat eşitsizliği ile başlamakta, ücret

                                                            22
   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38